Etiketler

1 Mart 2017 Çarşamba

ROMA



19-23 Mart 2016 ROMA

Hayatım boyunca unutmayacağım tatil. Neredeyse 1 yıl geçmiş üzerinden. Arada geçen zamanda başka gezilerimiz de oldu, onları da yazacağız.. Sırayı bozmayalım. İşte gün gün Roma seyahatimiz:

1.Gün , 19 Mart:

Sabiha Gökçen'den Pegasus Havayolları ile öğle saatlerinde yolculuğumuz başladı. 3.5 saat sonra Roma'ya ulaştık, hava pırıl pırıl güneşli. Her zamanki klasik pasaport kontrol, kuyruk bekleme vs. sonrası atladık otobüse (terminal 3 çıkışında bulunan Terravison Otobüs durağı) ve doğru şehir merkezinde bizi bekleyen arkadaşlarımızla (ki onlar 1 gün önceden gitmişlerdi) buluştuk. Onlarla buluşmadan önce 3 gün geçerli Roma Pass Card larımızı aldık. Termini Tren istasyonundan yürüyerek 450 mt sonra karşımıza Piazza Della Republica binası çıktı, oradan sola dönüp Via Nazionale'ye vardık. Arkadaşlarımızla buluştuk ve otele gidip eşyalarımızı bıraktık. Odamızı gördük , otel öyle güzel bir yerde ki yürüyerek her yere ulaşmak mümkün. Kaldığımız otelin adı Hotel Cosmopolitan idi ve Roma Forum un hemen yanındaydı.

Otelden çıkınca sağa döner dönmez IV Novembre Caddesi ve oradan da sola dönünce 200 m ileride Piazza Venezia meydanı, karşınızda Vittorio Emanuele abidesi.
 
Vittorio Emanuele II, Roma'nın papa tarafından aforoz edilmiş eski bir kralı olup Roma tarihinde unutulmazlardan biriymiş.
 
Sırada Piazza Venezia ve Sylvia Kristel'i gördükten sonra, Via Del Teatro Marcello caddesinden solda Santa Maria Bazilikası ve Campidoglio binasının bulunduğu Piazza Del Campidoglio Meydanı..

Bu meydanı Michelangelo tasarlamış ve Roma'nın kurulu olduğu 7 tepenin en yükseği olan Capitol tepesine kurulmuş. Campidoglio da Capitol demekmiş. Roma imparatoru kutsal Charles V. e hava atmak isteyen papa III. Paul, Michelangelo'yu huzura çağırıp gaza getirmiş. 1536-1546 yılları arasında meydanın ve etrafındaki binaların planlarını hazırlayan Michelangelo da Meydanın yüzünü Vatikan daki St.Pietro Bazilikası na , arkasını da Antik Roma Forumu na çevirmiş.



Meydanı geçip caddeden devam ettiğinizde 250 mt sonra sağ tarafta caddeye adını veren Teatro Marcello görünür. Antik dönemin en önemli tiyatro binası M.Ö. 13.y.y. da inşaatı başlamış ve M.Ö. 12.y.y.da resmi açılışı Roma İmparatoru Agustus yapmış, açılıştan 5 yıl önce ölen yeğeni Marcus Marcellus un adını vermiş.
Şu anda üst katları apartman dairesine çevrilmiş ve imparator Augustus un mirasçıları tarafından kiraya verilmiş durumda.

Tiyatronun hemen yanında San Nicola Bazilikası'nı gördük.
Sağa doğru dönen Vico Jugario caddesine girip Tiber Nehri kıyısına ulaştık. Caddenin adı Lungotevere de Cenci . 450m kadar yürüdükten sonra ilk köprü Ponte Garibaldi den karşı kıyıya geçtik.
Trastevere ye ulaştık. Roma nın bohem havalı mekanıdır , ne kadar entel dantel filmci, sanatçı v.s. varsa hepsi buraya gelirmiş.  
                                                 
Ortaköy ün eski halini andırdı bize. Hafif bir Cihangir havası da var. Roma nın en keyifli bölgesi. Küçücük bir meydanı vardır, Roma nın ilk resmi Hristiyan kilisesi Santa Maria Trastevere Bazilikası da bu bölgededir. Dar ara sokaklarında bir sürü restoran, kafe, bar bulunuyor.
Gece bu bölgede bol bol gezdik yemek yedik ve kahve keyfi sonrasında günü bitirdik.


2.Gün 20 Mart :

Sabah erkenden Roma Pass Card larımızı alıp Collesium'a gitmek üzere yollara düştük. Collesium'a varınca uzun bir kuyruk sizi bekliyor ancak Roma Pass Card larımızla bu kuyruğu pas geçip özel geçiş turnikesinden giriyoruz. Bu arada tam o anda birimizin kartını düşürdüğünü fark ettik , o kalabalık içinde bir kısmımız turnikelerde beklerken bir kısmımız kartı aramaya koyuldu. Tam bulamadık, gitti, birileri almıştır diye hayıflanırken güvenlik görevlileri ellerinde kartla geldiler. Çok şanslıymışız, birileri bulmuş ve onlara vermiş. Neyse, içeri giriyoruz mutlu mutlu. Collesium'un içine girmeden bu yapıyı yaşamış saymayın kendinizi. Kalabalık olsa da, o atmosfer , o his yaşanmaya değer. Collesium'dan çıkıp, Roma Forumu , Agustus Forumu, Constantinus Takı derken hayran hayran burada 2-3 saat geçiriyoruz. Sindire sindire daha çok gezmek isterdik ama daha görecek gidecek çok yerimiz vardı.



Forumu gezdikten sonra Palatino Tepesi'ne devam ettik. Buraya girmek için ayrıca para ödemenize gerek yok. Palatino zamanında çok poplüler bir yermiş ve çok zenginler burada otururmuş. Hatta imparator Augustus bile burada otururmuş.

 Collesium dan çıkıp hemen karşı tarafta bulunan Pane & Vino yu bulduk. Adresi : Via Ostilla 10, 00184 Roma. Roma'nın en iyi paninileri burada yapılırmış. 6-7 Euro ödeyerek nefis panini ziyafeti ve şarabınızı içip çıkıyorsunuz. Karnımızı güzelce doyurduktan sonra otele gidip lojistik desteğimizi de alarak doooğru Vatikan'a yollanıyoruz.




Meydana vardığımızda karşımızda Bernini'nin tasarladığı tam simetrik San Pietro Meydanı ve San Pietro Kilisesi bizi karşılıyor. Hristiyanların en büyük kilisesi, Aziz Petrus'un çarmıha gerildiği yerde yapımına başlanmış. IS 349 yılında yapılan ilk bazilika yıkılmaya yüz tuttuğunda 1506 yılında Papa II.Julius tarafından yenisi yapılmaya başlanmış, 12.000 m2 alana kurulu ve 60.000 kişi alabiliyor. Yapımı 100 yıla yakın sürmüş ve bir sürü mimar ve sanatçının katkıları ile tamamlanmış. 136.5 m yüksekliğindeki kubbe Michalengelo tarafından tasarlanmış ama bittiğini görememiş. İçinde bulunan ve Papa'nın altarını da içine alan baldaken bile 20 m yüksekliğinde ve tabii ki Bernini
tarafından tasarlanmış. Önündeki meydan da dünyanın en büyük meydanlarından biri ve yine Gian Lorenzo Bernini tasarımı mükemmel simetrideki meydana hayan olmamak mümkün değil. Ancak, talihsiz bir durum olarak dünyanın çeşitli yerlerinden toplanan çok değerli tablo ve eserlerin bulunduğu yapının müze kısmı  18-19-20 mart tarihinde kapalıydı. Sadece bu yıla özel bir uygulama sonucu bu kısımdan bugün için  mahrum kaldık. Fakat içeri girip gezdik ve kubbeye çıkarak muhteşem Roma manzarasını 360 derece izledik. Bu arada Vatikan'ın güvenliğini sağlayan palyaço kıyafetlerine benzer kostümleri olan İsviçreli Muhafızları da gördük, fotoğrafladık. Neden hala bu komik kıyafetleri bu kadar prestijli askerlere giydirirler.. ilginç.






















Vatikan turumuz sonrasında epey yorulduk ama pes etmek yok...
Saint Angelo Kalesi'ne yollandık.
IS 139 yılında yapılmış bu kale, Papa nın kaçması için gizli bir geçit ile Vatikan Sarayı na bağlanmış. Kilise nin cezalandırdıkları bu kalenin zindanlarına hapsedilirmiş. Bir dönem papanın sarayı da olmuş.

Yürüye dinlene Trevi Çeşmesi ne kilitledik kendimizi... Orada meğer bizi neler bekliyormuş..
Vatikan girişinde, güvenlikten geçerken, aramızdaki 2 kişinin çantasından purolar, viskiler, puro çakmakları, kesiciler ve minik minik bir sürü şişe içki çıkmıştı.. Uzaktan görmüştüm.. Hatta, allah allah niye bu kadar çok içki almışlar ki, taşınırmı bunca yol diye şaşırmıştım.. Konuyu anlamamıştım, güvenlik görevlileri ile arkadaşlar epey muhabbet edip gülüşmüşlerdi.. Yine bir şey anlamamıştım. Onlar şişelere ve bazı aletlere el koyup çıkışta geri vermişlerdi... Tamam, akşam sokakta kaldırıma oturup spagetti ve şarap keyfi yapacaktık ama bunca yol da taşınır mı canım bunlar bu keyif için diye aklıma da takıldıydı..
Neyse....Trevi Çeşmesi..meşhuuur..Türk lerin Aşk Çeşmesi ne geldik...Meydan küçük, kalabalık, çeşme görünmüyor kalabalıktan...İnsanların arasında geçe geçe atlaya zıplaya çeşmenin dibine varmayı başardık. O anda ...sürpriz patladııı....ve çeşme başında....evlilik teklifi  ile o şişelerin şampanya şişesi olduğunu anlamam, ard arda patlatılması, çevredeki turistlerin alkışları ve benim şaşkın şaşkın....ne diyeceğimi bilemeyişlerim.........sonuçta büyük bir mutlulukla parmağıma taktık yüzüğü ve ondan sonrasında tüm akşam boyunca sürekli sırıttığımı ve seke seke Roma sokaklarını arşınlaşıyımızı unutmayacağım.....20 Mart... Roma....Trevi Çeşmesi...unutulmaz.

 Meğer sabahın erken saatinden hatta günler öncesinden beri planlanmış her şey...Hakkını verdik çeşmenin...her anıyla.

Sürekli gülümseyen  mutlu suratlarla İspanyol Merdivenlerine gidişimiz, meydandaki müzisyen, dansçı kız ve harika bir atmosfer eşliğinde elimize Pastaficio Gruerra'dan aldığımız makarnalarımız ve şaraplarımızla bir kaldırım taşına dizilerek keyifle akşam yemeğimizi yiyişimizle bu gezinin en unutulmaz anlarını yaşamaya devam ettik. Tabii orada viski ve puro keyfi de yapıldı, her şey her an layıkıyla yaşandı.


 Günü böyle bitirdik.. Sonra sokaklarda dolaşa dolaşa Santa Maria Del Popolo Meydanı ve kilisesi, giderken yolda Fendi, Bvlgari, Ferre gibi mağazaların bulunduğu meşhur Via Condotti caddesi boyunca mağazalara gire çıka, yorulunca oturup kahvelerimizi içerek, insanları ve şehri izleyerek otelimizin yolunu tuttuk....
















3. gün, 21 mart pazar

















Sabah otelde güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra, Piazza Popolo ve İkiz Kiliseler , Piazza di Spagna meydanlarını dolaştık.  İspanyol Merdivenleri, Roma Forumu'nda biraz daha gezdik. Bizden bir gün önce gelen arkadaşlarımızı yolcu etmek üzere Termini İstasyonu'na gittik , orada birer kahve içip uğurladık sevgili çiftimizi..


















           

Collona dell'Immacolata (Bakire Meryem Heykeli'ni taşıyan Roma sütunu



Sonra yürüyerek Santa Maria Maggiore Kilisesi'ne ulaştık. Roma bazilikaları arasında farklı mimari üslupların bir arada kullanıldığı en iyi örnek olan bu yapıda, meşhur mozaikleri görerek, muhteşem tavanını inceleyerek burada epey zaman geçirdik.



Daha sonra, yine yürüyerek, Vittorio Emanuel Caddesi ve Saint Andreas Della Valle Kilisesi'ne vardık. İçinde 2 tane papa naaşı var. Hümanist papa II. Pius ve sadece 30 gün papalık yapan kilise tarihinin en bahtsız papası III.Pius un mezarları bu kilisenin içinde. Ayrıca kilisenin kubbesi Saint Pietro dan sonra en büyük kubbeymiş. Tavan süslemeleri meşhur. Süslemeleri yapan Domenichino ve Giovanni Lanfranco . Domenichino , Giovanni nin süslemeleri herkesten çok övgü alınca kıskanmış ve onu öldürmek istemiş ama başaramamış.


























Sırada kutsal merdiven Scala Santa var. Pontius Platus'un evinde bulunan, İsa'nın yargılanmaya giderken tırmandığı söylenen 28 basamağın imparator Constantinus un annesi azize Helena tarafından Kudüsten getirildiğine inanılır. Merdiven bugünkü yerine papa V.Sixtus tarafından 1585-90 yıllarında getirilmiş. Merdivene hiç kimse ayak basamaz. Yalnızca insanlar özellikle kutsal cuma günü dizleri üstünde tırmanır. Merdiven San Lorenzo şapeline ve SANCTA SANCTORUM (kutsallar kutsalı)a çıkar.

Azimle tekrar yolumuza devam ederek, yine yürüyerek, Piazza Del Popolo Meydanı'na geldik.
Meydanın güneyinde ikiz kiliselere çok takılmayıp , meydana adını veren ve Dan Brown'ın Melekler ve Şeytanlar kitabında bahsi geçen gerçek bir Rönesans Kilisesi olan muhteşem  Santa Maria Del Popolo Kilisesi'ne girdik. Evet, filmde ve kitapta bahsi geçen işaretleri bulduk, fotoğrafladık, içinde yer alan Caravaggio tabloları'nı hayranlıkla izledik. Kilise 1472 yılında papa IV.Sixus tarafından yapılmış, yapımında Andrea Bregno, Bramante ve tabii Bernini çalışmış.




Zamanında kilisenin idam ve yakma merasimleri bu meydanda, Piazza Del Popolo'da yapılırmış. 40.000 kişinin meydana sığdığı söylenir. Meydanın ortasında taş sütun vardır, mısır kraliçesi Kleopatra nın Sezar ile geçirdiği geceler anısına Mısır dan taşınıp buraya dikildiği rivayet edilir.


Sonra, meydanda bir kafeye yerleştik, kahvelerimizi içip tatlılarımızı yiyerek bu güzel , dolu ve yorucu günün  keyfini çıkardık. Tabii günü Trasdevere de , sokakta bir masada oturarak ve enfes pizzaları yiyip , biralarımızı içerek bitirdik, tramvayla otele döndük.


4.gün , 22 Mart Salı :

Günün ilk ziyaretini Sant'Ignazio di Loyola Kilisesi'ne yaptık. Kilise 1626 yılında, Cizvit tarikatının kurucusu ve karşı reformun temsilcisi Loyolalı aziz Ignatius onuruna yaptırılmış. Barok uslüpta geniş ve görkemli iç mekanların üzerine bir kubbe yapılmak istenmiş ama yapılmamış. Onun yerine göz yanıltıcı perspektif ile süslenmiş ve koyu renkte boyanarak kubbe görüntüsü algısı verilmiştir.


 

Pantheon'a doğru yolumuza devam ettik.
Roma da ayakta kalan en iyi korunmuş Antik Roma yapısıdır Pantheon. Antik Roma nın tüm tanrıları için imparator Hadrianus MS 118-125 yılları arasında inşaa edilmiş ve her dönem kullanılmış. 7 yüzyıldır kilise olarak kullanılıyor. Kubbe çapı tam 43 m ve en eski beton kubbeli binadır. Ayasofya yapılana kadar en büyük kubbe çapına sahip bina buymuş. Yapının en dikkat çekici yanı tepesindeki boşluk ve bu delikten içeri yağmur girmemesi yapının mühendislik harikası olduğunun bir örneğidir.
İçinde Raffaelle Santi den, Vittorio Emanuele Kristel'e kadar dönemin ünlü isimlerinin kabirleri var.
 
Pantheon'dan çıkışta, meşhur Tazzo D'oro kahve dükkanında oturduk ve enfes kahvelerimizi içip dinlendik, meydanı, insanları izledik..
 
 

Bu güzel kahve molasından sonra , yola devam ettik ve öğleden sonra kendimizi Navona Meydanı'nda bulduk. Meydanın kuzey girişinde dondurmacı Grom ünlüdür, aldık, yedik afiyetle.
Meydanda yine Gian Lorenzo Bernini'ye ait 4 nehir çeşmesi muhteşem bir eserdir. Burada da banklara oturduk, güneşin tadını çıkardık ve  önemli bir telefon görüşmesi burada yapıldı ve yeni bir yolun ilk başlangıcı da belki burada atıldı diyebiliriz...


 
 

Dondurmanın tadı damağımızda, bugün itibari ile açılan Vatikan Müzeleri ve Sistina Şapeli'ni görmek üzere yola koyulduk. Aklımızda yine Dan Brawn , Melekler ve Şeytanlar kitabında ve filminde geçen sahneler, işaretlerin izini sürdük.



 
San Pietro Bazilikası'nın yanında  Papalık Sarayları 'nda yer alır Vatikan Müzeleri. Burada alınan kararlar Avrupa'nın kaderini belirlemiştir. 1932 yılında , Giuseppe Momo trafından yapılan muhteşem sarmal rampalar ile Müzeye ulaşılıyor.
 
Müzelerde günlerinizi geçirebilirsiniz, o kadar çok eser var ki, karşısında saatlerce durmak ve bakmak istiyor insan ancak çok kalabalık ve öyle rahat rahat durup inceleme şansınız olamıyor maalesef.





 
Vaktimiz de çok olmadığı için hızlı bir tur yaptık , olabildiğince en önemli eserleri görmeye çalıştık ve asıl hedefimiz olan Sistina Şapeli'ne girdik. İşte , orada 1 saate kadar zaman geçirdik, oturduk ve duvarlarını, tavanını inceledik uzun uzun... Yan duvarlarında Perugino, Botticelli ve Signorelli gibi sanatçıların eserleri olan 12 resimle Musa'nın ve İsa'nın hayatından paralel sahneler betimlenmiştir. Şapel duvarlarının dekorasyonu, 1534 ve 1541 yılları arasında altar duvarındaki Son Yargı freskini ekleyerek Michelangelo tarafından tamamlanmıştır.

Tavan fresklerini Michelangelo Papa II.Julius için 1508 - 1512 yılları arasında, iskele üzerinde tek başına çalışarak yapmıştır. Tavan panoları sırası ile, 9 pano Yaratılış, 8 pano İsa nın ataları, 7 pano Peygamberler, 5 pano Kahinler, 4 pano Eski Ahit'ten Kurtuluş Sahneleri olmak üzere toplam 33 panodan oluşmaktadır. İçeride fotoğraf çekmek yasak ve muhafızlar kontrol edip , çekmeye çalışan olursa dışarı çıkarıyor.



Öğleye kadar burada vaktimizi geçirdikten sonra , müzenin çıkışındaki meşhur rampadan inerek dışarı çıktık ve kendimizi Pasta Quitta da bulduk ve enfes el yapımı taze makarnalarımızı afiyetle yedik, şarabımızı içtik, bu mekanı kesinlikle tavsiye ederiz.

 
Kendimize geldikten sonra , yürümeye devam ederek, Compo De Fiori meydanına ulaştık.
Burası, eskiden çiçek bahçesiymiş, adını oradan almış. Meydanda 1600 yılında kilise tarafından yakılan filozof Giordano Bruno nun heykeli var, onu da görüp meydanda molamızı verip dinlendik.

 
Akşam tekrar Trastevere ye gittik , son gün, güzel bir mekanda et ürünleri ve şarap keyfi yaptık, yine tramvayla otele döndük, yağmur başladı, hava soğudu ve gitme zamanı geldi...















 
5.gün , 23 Mart Çarşamba :
 
Son gün. Öğleden sonra havaalaına gideceğiz, yarım günümüz var. Doğru puro dükkanı Fincato ya...ve Via Del Corso ya gittik, alacaklarımızı aldık ve otelimize dönüp çıkış işlemlerini yaparak,  Termini İstasyonuna gittik, oradan otobüs, havaalanı ve dönüş...

İşte böyle bir Roma gezisiydi, bir gün tekrar gelmek üzere vedalaştık şehirle....Bu şehre aşık olmamak mümkün değil, kendimizi evimizde gibi hissettik hatta maalesef çok daha fazla güvende hissettik Roma'da....sanki daha önce burada yaşamış gibi yakın ve tanıdıktı her şey.  Bekle Roma, yine geleceğiz, ömrümüz olursa.. Sırada ISKOÇYA var...bir sonraki yazımızda görüşmek üzere.


































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder